Muharrem İnce: Bu iş bitmiş. Hayırlı olsun

Muharrem İnce: Bu iş bitmiş. Hayırlı olsun
25 Mart 2019 - 12:50

 

Biga Belediye Başkanı ve Millet İttifakı Adayı İsmail Işık’ın Birlik ve Beraberlik Mitingleri büyük bir coşkuyla devam ediyor. Kavaklık Meydanı’nda gerçekleşen Büyük Miting için CHP’nin 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Adayı olan Muharrem İnce Biga’daydı. Seçim Koordinasyon Merkezi önünde yoğun kalabalığın ilgisiyle karşılanan İnce, Biga Belediye Başkanı İsmail Işık ile birlikte miting alanına yürüdü. Kavaklık Meydanı girişinde gençlerin ilgisiyle ve fener şovuyla karşılanan Muharrem İnce sahneye güçlükle ilerleyebildi.

 

Sahneye çıkan Biga Belediye Başkanı ve Millet İttfakı Adayı İsmail Işık; “Bu ne güzellik. Bu ne muhteşem bir karşılama. Biga’ya olan aşkım daha da büyüdü. Çok kıymetli hemşerilerim, analarım, bacılarım, evlatlarım. Bu akşamki bu güzel karşılama; 31 Mart’ta Biga’ya baharı getirecektir. Biga bölgeye örnek oldu. Biga gibi diye anlatıyorlar, Biga gibi. Ama gerçek Biga burada. Beş yıl önce de Biga’ya Başkan İsmail Işık dediniz. Ben de Bizim İsmail olarak yola çıktım. Beş yıldan beri de Sizin İsmail’im. Beni çok dinlediniz. Bu akşam çok kıymetli bir misafirimiz var. Benim çok değerli abim, aktif siyasete girdiğimden beri ondan çok şey öğrendim. Onun çizdiği yolda ilerliyorum. İlerlemeye de devam edeceğim. Mikrofonu saygı ve sevgiyle gönlümüzün Cumhurbaşkanı Sayın Muharrem İnce’ye bırakıyorum.İfadeleriyle Muharrem İnce’yi davet etti.

 

Cesur Yürek Muharrem İnce özetle şunları konuştu:

 

“YENİDEN ADAY OLANLAR SENİ ÖRNEK ALSIN İSMAİL”

 

Tam beş yıl önceydi. Mart’tı, soğuktu, yine bu saatlerdeydi, Biga’ya gelmiştim. Sahnede konuşmayı yaptım. Konuşmam bitti ve sahneden inip arabaya geçtiğimizde dedim ki; ‘İsmail,hayırlı uğurlu olsun kardeşim.’ dedim. Beş yıl sonra bugün çehresi değişen, modernleşen, gerçek bir kent kimliğine kavuşan bir Biga’da, arabada söyleyeceğimi peşin peşin söyleyeyim. İsmail, bence Belediye Başkanlığına seçilenler beş yıl sonra aday olmayı düşündüklerinde seni örnek almaları lazım. Ama şunu da unutmayın. Türkiye’de satılık bir medya var. Bakın günde dört beş yerde miting yapıyorum. Basında tık yok. Şu telefonlarınızı bir açar mısınız? Herkes canlı yayına geçsin. Televizyonlarınız, gazeteleriniz sizin olsun, milletin gönlü bize yeter. Yazamıyorsunuz, gösteremiyorsunuz gazeteciyim diye geçiniyorsunuz. Televizyon stüdyolarında oturuyorsunuz. Konuklarınız karşınızda tam yayına başlıyorsunuz. Saraydan biri de yayına başlıyor. Misafirlerinize diyorsunuz ki bir dakika siz bekleyin, size çay kahve söyleyelim. 1 saat 45 dakika misafirlerinizi orada bekletiyorsunuz. Sarayında kilosu 8 bin lira çay içen beyefendinin keyfi geliyor konuşması bitiyor, konuklarınıza dönüyorsunuz. Evet sayın seyirciler kaldığımız yerden devam ediyoruz. Batsın sizin gazeteciliğiniz, batsın sizin televizyonculuğunuz. İster göster, ister gösterme. Günde dört tane yetmez. Günde on dört tane o da yetmez ise günde 20 tane miting yapacağım. 82 milyona tek tek bütün bunları anlatacağım. Korkaklar, kalemini kiraya verenler, üç kuruşluk dünya menfaati için, nokta kadar menfaat için, virgül gibi eğilenler yazıklar olsun size. Bak görmüyor musun? Burası sanki Biga mitingi değil, İstanbul, Ankara, İzmir büyükşehir mitingi gibi  görmüyor musun?”

 

“İNSANLARIMIZ İKİ KİLO SOĞAN İÇİN KUYRUĞA GİRİYOR”

 

rkiye’de yerel seçimler son beş-on yıldır yapılmıyor. 1930’dan beri yapılıyor. Türkiye’de belediyeler yeni kurulmadı. Belediyeler 1850’den beri var. 1930’dan beri seçim yapıyoruz. Bu 19’uncu yerel seçimimiz. Rahmetli İsmet İnönü, Adnan Menderes, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Erdal İnönü, Necmettin Erbakan bu rahmetlilerin hepsi seçim yaşadı. Ama yendi ama yenildi. Hiçbir zaman meydanlara gelip bu beka seçimidir demedi. Nebekaymış! Biz niye bilmiyoruz. Sorularım şunlar bir; 2002’de ülkenin beka sorunu var mıydı? 17 yıl önce beka sorunu var mıydı? 17 yıl sonra beka sorunu varsa bu sorunu sen yarattın demektir. Sen oluşturdun. Beka sorununu oluşturan bu sorunu çözebilir mi? Hayır. Pekiii beka sorunumuz var. Soru 2: Geleceğimiz karanlık. Acaba ABD bizi işgal edecek de haberimiz mi yok? Eğer öyleyse Erdoğan’ın damadı ile Trump’ın damadı haftada bir görüşüyorlarmış. Sosyete damat işi bağlayamamış mı?

Soru 3: Peki Beka sorunumuz var diyorsunuz. Ya İçişleri Bakanı diyor ki teröristleri öldürdük. Türkiye’de 750 tane terörist kaldı diyor. Eğer 750 terörist kalmışsa ordumuz 750 terörist ile baş edemiyor mu? Ordumuz güçsüz mü? Ordumuz güçsüzse söyle bize hepimiz askere gidelim. Başlarken daha dedim. Bu Beka seçimi değil, zeka seçimi dedim. Hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz merak etmeyin. Eğer illa da beka diyecekseniz; BEKA, Bahçeli, Erdoğan, Koltuk Aşkı. Güzel kardeşim siyasetçi toplumu yönetmeye adaydır. Siyasetçi meydana gelecek, ekonomiyi konuşacak. Tencereyi konuşacak. Et mi kaynıyor, dert mi kaynıyor. Aş mı pişiyor, taş mı pişiyor? Bak Millet et yemek için Kurban Bayramını bekliyor. Bunları konuşacaksınız. Meydana gelip eti sütü konuşacaksın. Gübreyi, mazotu, besiciyi konuşacaksın. Traktörünün deposunu dolduramayan çiftçiyi konuşacaksın. Meydanlarda bunu konuşmuyor. Et bitti. Süt, yumurta bitti. Dediler ki kuş gribi köylünün elindeki tavuğu da aldılar. Patates, soğan, domates, biber, patlıcan bitti. Vicdan bitti, ahlak bitti. Denizin sonu göründü. İnsanlarımız iki kilo soğan için kuyruğa giriyor. Efendim bu varlık kuyruğu diyor. Yalandan kim ölmüş? Ya siz hiç hayatınızda soğan kuyruğuna giren fabrikatör gördünüz mü? Siz hiç soğan kuyruğuna giren Erdoğan’ın arkadaşını gördünüz mü? Varlık kuyruğu ile yokluk kuyruğu ayrıymış! O zaman kuyrukları ikiye ayırıyorsan, yalanları da ikiye ayır. Kuyruklu yalanlar, normal yalanlar.

 

“YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA”

 

Meydanlara gelip böyle yapıyor. Başparmağı kırılmış. Neydi bu Rabia işareti. Mısır’a gönderme yapıyor. Hem Rabia diyorsun, öbür yandan Mısır’dan soğan alıyorsun! İran’dan soğan alıyorsun. Ya kardeşim bir tır İran’dan İstanbul’a 5 bin lira mazot yakar. O mazota vereceğin parayı Karacabey’de çiftçiye versen köylü de kalkınsa ya! Sırbistan’dan inek alıyorsun. Sırbistan’dan karkas et alıyorsun. Sırbistan’a o parayı vereceğine, Bigalıya versene yerli malı yiyelim. Bu seçimin bir sloganı var. Gerisi hikaye, boş. Seçimin sloganı şu: Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, nasıl oy vereceksin seni soyana? Ama Bigalılar yine de şanslı, ya İstanbullu, İzmirli olsaydınız. Neden biliyor musunuz? İstanbul’a İzmir’ e gitti, şöyle dedi. Ey İstanbullular, Ey İzmirliler! Nasıl benziyor mu? Allah benzetmesin. ‘Ey İstanbullular size suyu ben getirdim,,ben  dedi. Dedi mi? Dedi. Ya senden önce İstanbullular suyu dereden, yalaktan mı içiyordu? Ey İzmirliler size uçağı ben getirdim, ben dedi. Ya biz senden önce deve ile mi, gidiyorduk? Ey İstanbullular benden önce buzdolabı yoktu, dedi. Buzdolabını ben getirdim, dedi. Ya senden önce biz yiyeceklerimizi ağaç kovuğunda mı saklıyorduk. Ey İstanbullular köprüleri ben yaptım, dedi. Ya senden salla mı, geçiyorduk? Biga solcu bir yer değil, Biga Cumhuriyetçi bir kenttir. Geçmişte ANAP’da, Doğru Yol Partisi’nde, Adalet Partisi’nde, Demokrat Partide siyaset yapmış, oralara oy vermiş çok hemşerimiz vardır. Bugün bize oy veriyorlar, o ayrı bunu biliyorum. Size bir örnek vereceğim. Hani köprüleri ben yaptım, diyor ya. Köprü örneği vereyim. Kamyonu, otobüsü, otomobili geç, bir tane motosiklete bin.  Motosiklet ile Biga’dan İstanbul’a doğru git. Üç tane köprüden geçeceksin. Demirel’in yaptığı köprü, Özal’ın yaptığı köprü ve Erdoğan’ın yaptığı köprüden geçeceksin. Bakın şimdi geçiş ücretlerini söylüyorum. Kim yalancıysa mahkemeye gitsin. Ben yalan söylüyorsam, mahkemeye git. Demirel’in köprüsünden geçersen 3 buçuk lira ödersin. Bayramlarda da para ödemezsin. Pekii, Özal’ın yaptığı köprüden geçersen ne kadar ödersin? 3 buçuk lira ödersin ve bayramlarda ücretsiz geçersin. Demirel ve Özal’ın yaptığı köprülerde geçiş ücreti 3 buçuk lira ve bayramlarda ücretsiz. Erdoğan’ın yaptığı köprüden geçersen, 72 lira ödersin. Ayrıca Ramazan ve Kurban Bayramlarında da ücretlidir.”

 

“EYT, 3600 EK GÖSTERGE SORUNLARINI ÇÖZ”

 

Geçen seçim öncesi ne dedi bana; ‘Bana bak Muharremdedi. Ben de ona ne dedim. Ee sana baktım Recep, söyle dedim. İki gün sonra değiştirdim. Ya sana devlet bakıyor. Ben fakire fukaraya bakacağım demiştim. O günlerde polislere, öğretmenlere 3600 ek gösterge vereceğim dedim, Erdoğan’ın yaptığı köprüleri ve bayramlarda bedava yapacağım dedim. O da çıktı meydanlara bana bak Muharrem ben de yapacağım dedi. Şimdi Biga’dan sesleniyorum. Bana bak, Recep; polislerin, öğretmenlerin 3600 ek göstergesini ver. Köprüleri bayramda bedava yap. Emeklilikte Yaşa Takılanların sorunlarını çöz. Söz verdik, bunu yapalım. Meydana gelip soğanı, tencereyi, besiciyi, pancarcıyı, kiviciyi konuşmuyor. Meydanlarda şunu konuşuyor. Milli eğitim bakanlığı, savunma bakanlığı yapmış kişi Sivas’a gidiyor ve şunları konuşuyor. Oyunuzu AKP’ye verin. Ruzu mahşerde beraat belgesi olacak diyor. Yani size cennetten tapu veriyor. Ya çok basit ben bir fizik öğretmeni olarak mantık kurmasını çok severim. Birisi bir şey söylediği zaman onu incelerim. Bunu söylemiş. Düşünerek buna ne cevap vereceğimi düşünürüm. Bu sözler hakkında düşündüm. Ben sizlerin yerinde olsam şöyle derim. AKP’li kardeşim Müslüman inancına göre yani bize göre cennete gitmek için sırat köprüsünden geçeceğiz. Çocukluğumuzda sırat köprüsü nasıl anlatılırdı. Kıldan ince, kılıçtan keskin buradan geçeceğiz. Pekiyi bu Allah’ın köprüsüdür. Pekiyi şimdi sen diyorsun ki oyunu AKP’ye ver, köprüden geçirip cennete göndereyim diyorsun. Bir; Allah’ın köprüsü ve işine karışma o kararını verir onu biz bilemeyiz. Senden bir şey rica ediyorum. Allah’ın köprüsünü boş ver, şu Recep’in köprüsünden beni bir beleş geçirir misin? Bakınız ben bir köylü çocuğu olarak, tarımdan ve hayvancılıktan para kazanan siz değerli Bigalılara bir şeyler anlatmak istiyorum. Bundan 40 sene önce sığırlarımız neydi, karasığır ve montofondu. Kaç kilo süt veriyordu? 5 ila 8 kilo süt veriyordu. Sonra yeni ırklar geldi. 30 ila 40 kilo süt veren var mı? Var. Pekiyi çocukluğumuzda kollu çevirmeli telefonlar vardı. Yıldırım yazdırırdık falan filan. Şimdi hepiniz elinde cep telefonu var mı? Var. Ben size 15 yıl sonrasını söyleyeyim.  Bu telefonların hiç biri kullanılmayacak. Yolda duvarın karşısına geçeceksin, şifreni gireceksin duvarda görüntülü görüşeceksin. Mesela tarım nasıl olacak? Onu da söyleyeyim size. Burasının bir pazaryeri olduğunu düşünün, şu binanın da eski bir fabrika olduğunu düşünün. Şu anda Japonya’ da tarımı o eski fabrikaların içinde sebze meyve üretiyorlar. Kat kat yaparak bizim 5 dönüme ektiğimizi 50 metrekareye sığdırıyor.Bir kapalı alanda olduğu için böcek ilacı kullanmıyor. İki suyu yüzde 3 kullanıyor ve yüzde 97 su tasarrufu yapıyor. Üç nakliye sorunu yok. Dört taze taze yediriyor. Tarım buraya doğru gidiyor. Bu teknolojileri takip etmek lazımdır. Sanayi robotlara doğru gidiyor. Amerika sanayisinin üretiminin yüzde 10’nunu robotlar üretiyor. 10 yıl sonra yüzde 30 olacak. Türkiye bunu yakalayamazsa Afrika ülkeleri gibi fakir olur. Devleti yönetenler bunu anlatacaklar meydanlarda. Geleceği anlatacaklar. 10 yıl 20 yıl 50 yıl sonrayı anlatacak, çocuklarımızın eğitimine önem verecek. Ama onlar ne gelecekten bahsediyorlar ne de patatesin durumundan bahsediyorlar.

 

“TEK ÇIKIŞ YOLUMUZ ÜRETİM”

 

24 Haziran seçimlerinde Uzay teknolojisi dedim, Sanayi 4.0,kuantum dedim. Çocukları yurt dışında okutacağız dedim. Arkadaş çıktı çay var, kek var dedi. Eğer Türk milleti kuantumu kavrayamazsa, şu telefonu yapamazsa, çocuklarımız matematik, yabancı dil bilmezse; emin olun 20 yıl sonra hepimiz fakir oluruz. Yoksul kardeşlerime sesleniyorum. Devlet seni askere alırken gelir misin diye sordu mu? Hayır. Yarın öbür gün savaş olursa gelir misin midiyecek, gel buraya mı diyecek? Gel buraya diyecek. O zaman devlet sana savaş olduğunda gel buraya diyorsa yoksul olduğunda sana yardım edecek. Mecbur buna. Cumhurbaşkanı Erdoğan olsa da yardım edecek, İnce olsa da yardım edecek. Senin kimliğine bakmadan yardım edecek. Ama yoksul kardeşim sana bir sorum var. Bugün yardımı aldın ve günü kurtardın. Ya AKP ile de kötü geçinmeyeyim. Sakarya’daki tank palet fabrikasını satıyorlarmış. Ses çıkartmayayım dersen. Sen yardıma muhtaçsın ya, yarın çocuğunda yardıma muhtaç olur. Sen yardımı buldun ya, çocuğun bulamaz. Üretmeyen bir Türkiye, yoksul olmaya mecbur bir ülkedir. Bu durumdan tek çıkış yolu var. Üreteceğiz. Tarlalarımızdan bal damlayacak, bereket fışkıracak. Fabrikalarımızın bacaları tütecek. Bunları başarabiliriz. Ve başaracağız da bundan kimsenin kuşkusu olmasın. 

31 Mart’ta Türkiye’nin beka problemi falan yok. 31 Mart’ta iyi bir belediye başkanı seçeceğiz. Vallahi en iyilerinden bir tanesi burada beş yılda Biga’nın çehresini değiştirdi. Türkiye’nin faiz problemi var mı? Türkiye’nin dış borç açığı problemi, Türkiye’nin terör problemi, Türkiye’nin cari açık problemi, Türkiye’nin ödemeler dengesi problemi var mı? Bunların hepsi var. Türkiye’ye ne lazım? Türkiye’ye bir hukuk devleti lazımdır. Özgürlük, üretmek, adil mahkeme ve Türkiye’ye devlet olduğunu hatırlatmak lazımdır. 

Yine meydanlarda Sayın Bahçeli bana bir iki laf etti. Ona da buradan cevap vereyim. Sayın Bahçeli dedi ki Millet İttifakının üç genel başkanı dedi. Kemal, Meral, Temel dedi. Üçü de beş harfli dedi. Ben de dedim ki Recep kaç harfli dedim. Pekiyi Recep demiyorsan RTE diyorsan o üç harfli daha tehlikeli. Yine Sayın Bahçeli Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce, Selahattin Demirtaş’ı ziyarete gitti, dedi. Doğru, saklı gizli değil ki. Ben korkak biri değilim ki milletin gözü önünde yapacağımı yaparım. Size yalan söyleme ile ilgili bir şey anlatacağım. TRT’yi bekledik. Yüksek seçim kurulu açıklama yaptı. Şu şu kişiler Cumhurbaşkanı adayı olabilir dedi. Bir aday gösterildiğin partinin imza çoğunluğunu almak gerekir. Oy birliği ile ben aday oldum. İki 40 yaşını geçmek lazım. Ben 41 yaşındayım zaten. 40’da geçtik. Üç dört yıllık üniversite diploması gerekir. E bende var. Diploma konusunu çok açmıyorum. Olan var, olmayan var canı çeken olur. Pekiyi benim diplomam gördü arkadaşın ki görülmedi ama olsun. Dediler ki Muharrem İnce adaysın dediler. YSK dedi ki Muharrem İnce, Tayyip Erdoğan, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş, Temel Karamolluoğlu Cumhurbaşkanı adayı olmaya hak kazandınız dediler. Ben seçime kazanacağıma inanarak girdim. Olmadı ama bir dahakine görürsünüz. İlk sabah ne yaptım. Siyaseti bir yumuşatayım dedim. İlk iş olarak bütün adayların hesabına 500 yüz lira para yatırdım. İki amacım vardı. Bir siyaseti yumuşatayım iki Erdoğan’da para çok ben 500 yüz lira yatırırsam o 500 yüz bin yatırır diye bekledim. Cebinde akrep var, bir lira bile yatırmadı. Helal olsun, yaptık. Sonra dedim ki bu yetmez. Ne yapayım bir de adayları parti genel merkezlerinde ziyaret edip başarı diledim. Erdoğan’ı ziyaret ettim. Ziyaretim sırasında da emekli cumhurbaşkanı olarak rahat edeceksin benim cumhurbaşkanlığımda moralini bozma dedim çayını içtim. Oradan Sayın Akşener’e gittim. Oradan Sayın Karamollaoğlu’na dittim. Sayın Demirtaş hapisteydi. Cezaevine gittim başarılar diledim. Ben 82 milyonun Cumhurbaşkanı olacağıma inanıyordum. Kimseyi ayırmak olmazdı. Birine git birine gitme olmazdı. Ama Sayın Bahçeli bunu sadece Demirtaş’ a gitmiş gibi anlatıyor. Sayın Bahçeli sen Erdoğan’ın kanatları altına girmeyip, korkmayıp kendin aday olsaydın seni de ziyarete gelecektim ama sende cesaret yok.

 

“KİLOSU 8 BİN LİRALIK BEYAZ ÇAY İÇİYOR”

 

Türkiye’de borçla refah ekonomisi, bir beton ekonomisi var. Şu anda doğan bir çocuk tam 5 bin 513 dolar ile doğdu. 2018 yılında faiz ödememiz 13.7 milyar dolar oldu. Bu 200 lira 2009 yılında çıktı. En büyük banknot ile 2009 yılında 131 dolar alıyorduk. Şimdi 30-35 dolar ancak alabiliyor. Bu fakirleşmek demektir. Sadece Cuma günü sabah 08:30’dan akşam 17:00’a kadar paramızdan yüzde 5 gitti. Yüzde 5 demek, 200 lirada 10 lira demek. İşte Türkiye’nin derdi bu 200 liranın 10 lirasının gitmesidir. Ne diyor sosyete damat demir yumruğu vurduk, dövizi düşürdük diyor. Doları 1 buçuk lira iken aldınız. Sonra 7 buçuk liraya çıkardınız. 5 liraya indirdiniz. Eee! İndirince düşürdüm. Pekiyi sen demir yumruk vurunca düşürebiliyorsan, çıkaran da sensin. Yani düşürürken sen düşürüyorsun, çıkınca dış güçler öyle mi? Hadi oradan hadi. Geliyorsun meydanlara koskoca Cumhurbaşkanı, alıyorsun paket çayları milletin kafasına döver gibi atıyorsun. Ayıp ayıp. Sonra bakıyor millet orada çay için kavga ediyor. Eyvah eyvah diyor. Niye eyvah diyorsun? Acaba;  ‘bu milleti 200 gram çaya muhtaç ettim, yazıklar olsun bana.’ mı, diyorsun? Bir şey daha söyleyeyim. Burası Biga. Var mıRizeli? Bak var orada. Ben de yarı Rizeliyim. Rize Rumeli ortak yapımıyım. Bak bir şey söyleyeceğim, Rizeli arkadaş. Siz Rize çayı içiyorsunuz ama o içmiyor. O kilosu 8 bin liralık beyaz çay içiyor. Uçağı kaç tane biliyor musun? Koleksiyonu var, 29 tane uçağı var. Sarayı var. Yani ülkenin durumu budur.Bu aralar herkesi tehdit ediyor. Senin dokunulmazlığın var, senin yok. Asarım, keserim tehdit ediyor. Vallahi benim yok. Ama senden korkarsam şerefsizim. Yani bilmece sorarım bu saatte; uçağı var pilot değil, sarayı var kral değil, parası var helal değil bu kimdir? Düşünün. Ben söylemedim. Siz söylediniz. Ben bilmece soruyorum. Sosyete damat geçen gün açıklama yapıyor. Milli gelirimiz 11 bin dolar, dört kişilik bir aile 44 bin dolar yapar. 5.75 falan geçtim. 5 buçuk ile çarp. 240 bin lira. Böl 12 aya, ayda 20 bin lira yapar. Burada ayda 20 bin lira geliri olan bir ümmeti Muhammed var mı?  Sahnede bir kişi var. Yalova Milletvekili Özcan Özer alıyor. Eski vekil Ahmet Küçük’te baya kira geliri varmış. İsmail’in maaşı düşük onu biliyorum. Başka var mı? Yok. O yüzden bu palavralara karnımız tok.”

 

“BU KALABALIĞI GÖRMÜYORSANIZ YAZIKLAR OLSUN”

Şimdi sizden bir şey istiyorum. Bakın beş yılda modernleşen, çağdaşlaşan ve sürekli gelişen bir Biga oldu. Ben sürekli geliyorum Biga’ya. Çocukken de rahmetli babam ile hayvan almaya geliyorduk. Siz sürekli içinde yaşadığınız için belki fark edemiyorsunuz. Dışarıdan gelen birisi Biga’daki bu değişimi çok net görüyor. Biga modern bir şehir oluyor. Önümüzdeki beş yılda daha güzel şeyler yapacak. Şimdi şehir içinde son seçimde oy oranı kaçtı. Yüzde 35 mi? Ben Yalovalıyım, İsmail Işık Bigalı. Yüzde 65 yapıverin onu, olur mu? Yalnız bir şey daha söyleyeceğim. İsmail Işık için tamam.Yüzde 65 olsun. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yüzde 65 olsun. Bakın bir ilçede olabilecek en büyük mitinglerden birini yapıyoruz. Yarın öbür gün gazete ve televizyonlara bir bakın. O korkaklara bir bakın.  Yakında benim de onlara bir güzelliğim olacak. Ben de onlara bir güzellik yapacağım. Adam bana laf çakıyor. Güya Türkiye’nin en büyük gazetesiyim diye geçiniyor. Ben cevap veriyorum. Adamın lafını birinci sayfaya koyuyor, benim cevabım yok. Aradım genel yayın yönetmenini, bu nasıl bir şey sizin aldığınız para haram, çocuklarınızdan da mı utanmıyorsunuz? Nasıl ahlak sizin ahlakınız? Ah ah! Bunlar nasıl insanlar biliyor musunuz? Erdoğan belediye başkanı adayıyken Erdoğan’a çakıyorlardı. Sonra Erdoğan aldı bunları tuttu halkasından sallıyor şimdi bunları. Tir tir titriyorlar karşısında.Yazıklar olsun sizlere yazıklar olsun. Mert adam, yiğit adam ne başlangıçta öyle davranır ne de şimdi öyle davranır. Adil olacaksın adil. Bu kalabalığı görmüyorsanız yazıklar olsun size, yuh olsun. Hepinize çok teşekkür ediyorum. İsmail Işık Belediye Başkanımızı sizlere, sizleri Allaha emanet ediyorum. Sağ olun var olun.

 

Konuşma sık sık ‘Biga’ya Başkan, İsmail Işık’ sloganlarıyla kesildi. Muharrem İnce’nin konuşmasının ardından Millet İttifakı Adayı İsmail Işık, belediye meclis üyesi adaylarını tanıttı. Başkan Işık daha sonra eşiyle birlikte özçekim (selfie) çekti. Kalabalığın yoğun ilgisiyle yeniden Seçim Koordinasyon Merkezi’ne yürüyüşe geçildi. Millet İttifakı Adayı İsmail Işık, miting alanını dolduran ilgisi ve fotoğraf çektirme isteği nedeniyle yürüyüş güçlükle başladı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum